Hürriyet Pazar’ın, ‘Türkiye’nin En İyi 100 Sanat Eseri’ araştırması ile ülkenin kültürel hafızasına işlenmiş sanat yapıtları göz önünde bulundurularak, eleştirmenlerden, sanatçılardan, küratörlerden, koleksiyonerlerden, galeri yöneticilerinden, akademisyenlerden ve resim öğretmenlerinden oluşan, son derece titiz ve saygın bir jüri ile ilk 100 sıralaması oluşturulması istendi.

Bu sıralama sonucunda Klasikten çağdaşa her dönemi kucaklayan listenin birincisi açık ara puan farkıyla İlhan Koman’ın ‘Akdeniz Heykeli’ oldu. 

Bu vesile ile İstanbul’da her önünden geçtiğimde mutlaka durup baktığım, incelediğim Akdeniz Heykeli’nin yapım hikayesine göz atalım ve Türkiye’nin Leonardo da Vinci’si olarak anılan usta sanatçısı İlhan Koman’ı tanıyalım, yad edelim.

İLHAN KOMAN’IN AKDENİZ HEYKELİ VE HİKAYESİ
Akdeniz Heykeli belki de Türkiye’nin en çok tanınan heykellerinden biri, İlhan Koman’da en bilinen heykeltıraşlarından Akdeniz, Zincirlikuyu’daki ilk yerine 1980’de kuruluyor. (Tam tarihine ulaşamadım.) Öykü, bundan seneler önce yetmişlerin ilk yıllarında, o zamanlar Halk Sigorta’yı yöneten, sanata meraklı, İstanbul galerilerini bilen, sanatçıları tanıyan Ali Neyzi’nin siparişi ile başlıyor. 

Karşılıklı onaylardan ve meşakatlı yapımının ardından 1980 yılında İstanbul’da şirketin Zincirlikuyu Büyükdere Caddesi’ndeki genel müdürlük binasının önüne dikiliyor.

heykele yandan farklı açılardan baktığınız zaman, suratı erkek ve kadın sulüetinde görüllür.

2005’te Galatasaray’daki Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde düzenlenen İlhan Koman retrospektifi için İlhan Koman’ın Arkadaşı ve eser üzerinde çok emeği bulunan Ferit Özşen’in kapısı çalınıyor. Özşen ve ekibi Akdeniz’i 2005 ilkbaharında bir gece Zincirlikuyu’dan söküp Galatasaray meydanına kuruyor. Sergi bitiminde, bu kez bir yaz gecesi Akdeniz’i sökmeye gittiklerindeyse insanlar “Akdeniz’i vermeyiz, buradan bir yere gidemez” diyerek heykelin etrafında daire oluyorlar. 2005 yılının baharında Zincirlikuyu’daki ilk mekanından sökülen Akdeniz aynı yılın yazında, 2017’ye dek kalacağı, 4. Levent’teki yerine götürülüyor. Ferit Özşen heykeli bir kez de 2014’te İsrail protestoları sırasında gördüğü zararı tamiri ve Yapı Kredi Kültür Sanat’ın Galatasaray’daki yeni binasına taşınmadan önce Nisan 2017’de Akdeniz’i 4. Levent’teki yerinden sökerek İkitelli’deki atölyesine götürüyor.

“Heykeli parçalarına ayırıp onarıyor, Bu operasyon sırasında kaybolup yenilenen bir adet somun hariç tüm parçaları orijinal olduğu bilgisi paylaşılıyor.

Akdeniz bugün, Yapı Kredi Kültür Sanat binasının üçüncü katından Galatasaray Meydanı’na, İstiklal Caddesi’ne ve İstanbul’a bakıyor.

“İnsanın kucaklaşması, sevgisi anlatılırken Akdeniz aklıma geldi. Akdeniz büyüktü, bizden bir denizdi. Kucak açmayı bu adla anlatmak istedim.” ve Rivayet o ki İlhan Koman, aslında heykelinin “bir Akdeniz kentinin liman girişine konmasını, gelen geçen gemilerin ona düdük çalmasını, onu selâmlamasını” hayal edermiş. 

İlhan Koman’ın fikrine saygı duymakla birlikte, Bence yeni yerinde oldukça korunaklı ve huzurlu görünüyor.

İLHAN KOMAN KİMDİR? 
Bilim ve sanatı harmanlayan ve bu sebeple Türkiye’nin Leonardo da Vinci’si olarak anılan usta bir sanatçı İlhan Koman. Bu isim size belki ilk anda tanıdık gelmemiş olabilir ama onun eserlerini tanıdığınız kesin…

Anıtkabir’i daha önce ziyaret etme şansı bulduysanız, Sakarya Meydan Muharebesi’ni konu alan bu rölyefi mutlaka hatırlamış olmalısınız. İsveç Parlementosu için yaptığı rölyef gibi bu rölyef de İlhan Koman’a ait.

17 Haziran 1921’de Edirne’de doğdu. Çocukluğu Edirne’nin Kaleiçi semtinde geçti. Edirne Lisesi’ni bitirdikten sonra, 1941’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne girdi. Hocalarının tavsiyesi üzerine bir yıl sonra heykel bölümüne geçti, Rudolf Belling’in öğrencisi olarak 1945’te bu okulu bitirdi.

1947’de devlet bursu ile Paris’e gönderildi. 1947-50 arasında Fransa’da Academie Julian ve l’Ecole du Louvre’da çalışmalar yaptı. Louvre Müzesi’ndeki çalışmaları sırasında özellikle Mezopotamya ve Mısır sanatından etkilendi. Paris yıllarında çağdaş akımlara yakınlık duyan sanatçı, ilk sergisini 1948’de Paris’te açtı. 1951 yılında Yurda döndükten sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde mecburi hizmetine başladı. 1958’e kadar burada görev yaptı.

1953 yılında akademi bünyesinde kurulan metal atölyesinde Sadi Öziş, Hadi Bara, Şadi Çalık ve Zühtü Müridoğlu ile çalışmaya başladı. Aynı dönemde fabrikatör Mazhar Süleymangil’in sağladığı sermaye ile Şadi Çalık ve Sadi Öziş ile birlikte ‘Karemetal’ adlı mobilya atölyesini kurarak modern mobilyalar tasarladı. Fransız Grup Espas’tan esinlenerek 1955’te Ali Hadi Bara, Şadi Öziş ve mimar Tarık Carım ile Türk Grup Espas adlı topluluğu kurdu. Bu grup ile resim, heykel ve mimarinin işbirliğini savunan işler üretti.

Çalışmaları bir çok kez birincilik ile ödüllendirilen sanatçı 1958 yılında, mimar Ralph Erskine’in daveti üzerine mimari tasarımları için form araştırmaları yapmak üzer İsveç’e gitti. 1959’da İsveç’e yerleşme kararı aldı. 1965 yılında M/S Hulda adlı 1905 yapımı, iki direkli bir yelkenliyi satın alarak içinde yaşamak ve çalışmak üzere restore ettirdi 1986’da ölümüne kadar bu tekneyi ev ve atölye olarak kullandı.

1986’da 65 yaşındayken İsveç’in başkenti Stokholm’de hayatını kaybetti. Vasiyeti üzerine cesedi yakılarak, külleri yaşamının büyük bir bölümünü üzerinde geçirdiği Baltık Denizine serpilmiştir.

Kaynaklar: Arkitera, Radikal.com.tr, sanatak.com, mimarlikmuzesi.org, sevilokay.wordpress.com