İlk aşkım ve hala gönlümde açık ara önde yeri olan bilgisayarım…
Sinclair ZX Spectrum 48K. Benim için her şey böyle başladı. İş yaşamıma yön veren aletlerden birisidir kendileri 🙂

Üzerinde basic dili komutlarını barındırır ve kod yazmaya olanak sağlardı. Yazılım ve grafik tasarım dünyasına merak sarmama ve sonrasında ilerleyip Pascal, Cobol … gibi dilleri öğrenmemi sağlayan ve ilk mesleğimi belirleyen yegane bilgisayar…

Sinclair ZX Spectrum serisi bilgisayarların 1982 yılında piyasaya sürülmüş olan 48KB’lık RAM’e sahip modeli. Sinclair ZX Spectrum, Sinclair Research şirketi tarafından evlerde kullanılmak üzere 1982 yılında İngiltere’de piyasaya sürülen 8-bit işlemcili kişisel bilgisayar. Renkli ekran çıkışına sahip olmasından ötürü adı ZX Spectrum olarak konulmuştu.

ZX Spectrum, 3,5 Mhz hızla çalışan bir Zilog Z80A merkezi işlem birimiyle donatılmıştı. Özgün Spectrum modellerinde 16K ROM ve 48K RAM hafıza bulunuyordu. Donanım tasarımı, Sinclair Research şirketinden Richard Altwasser, makinenin dış tasarımı ise yine aynı şirketten endüstri tasarımcısı Rick Dickinson tarafından yapılmıştı. Bilgisayarın özgün bir basic içeren ROM’u Dr. Ian Logan tarafından yazılmıştır. 

Spectrum’un klavyesi, şimdiki modern klavyelerde kullanılan film klavye tekniğinin popüler ilk kullanımıdır. Film üzerinde ayrık tuşlar yerine lastikten ve tek parça tuş takımı bulunurdu. ardından 64k ve 128k modelleri gelse de o benim gönlümde tasarım ve kolay kullanımı açısından gönlümün hep bir numarasında kalmayı başardı.

Ardından commodore 64k, sonrasında 8086 işlemcileri ile IBM bilgisayarların evlerimize girmesi ve kişisel bilgisayar dünyası hayatımızda bir daha geri dönülemez koca bir devrim gerçekleştirdi. İşte karamsarlıklar ve geleceğe umutlu bakışım arasındaki gelgitlerde bundan sonra başladı.

Gelecek bilgisayar teknolojileri ve buna bağlı otomasyon sistemleri. size farklı bir iş yaşamı ve buna bağlı gelişecek yeni bir dünya düzeni ve yaşam kalitesi sunacak. Önümüzdeki 50 yıl insanlığın rahat ve huzurlu yaşamına doğru yönde katkı sağlayıp sağlamadığının göstergesi olacaktır.

1965 yılında Moore Yasası, Her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngören deneysel gözlemi 2005 yılına gelindiğinde geçerliliğini yitirdi.  Nedeni çok basit Yasayı tanımlayan Gordon Moore, kendisi bu yasanın konduğu zamanki öngörülerinin çoktan aşıldığını belirtti. Bu öngörülerinin hem maddi, hem hammadde türleri hem de kullanıcı katmanları (segment) olarak çok farklılaştığını açıkladı.

Dünya üzerinde teknoloji dijital olarak, çok uluslu firmalar ve internet sayesinde 24 saatte bile güncellenebiliyor. Siz projenizi bitirip evinize dönüp çayınızı içerken, sizin kaydettiğiniz dosyayı, kahvaltısını etmiş ve kahvesini içen başka biri güncellemeye başlıyor…

Fiziki güncellemeler ve değişiklikler ise üretimin gelişmişliğine ve karmaşıklığına bağlı olarak değişiyor. Üretim teknolojilerimiz küçük ölçekli olarak hızlı gelişmeler gösterse de bunun toplumlara ulaştırılması için öncelikle stok eritmek ve piyasa ekonomisini döndürmek gerekiyor. yani 5 yıl sonra piyasaya çıkacak gelişmiş teknoloji aslen bu günden hazır bekletiliyor.

48K ile başlayan yolculuk bakalım bizi nereye götürecek. Her yönüyle hazır olmakta ve geleceğinizi bu ilkeler ışığında düzenlemek faydalı diye düşünüyorum.

Sizlerinde konu ile ilgili yorumlarınızı önemsiyorum. Konuya ait fikrinizi ve yorumlarınızı paylaşmak isterseniz, aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz.