Sanat ve Zanaat 

20. yüzyılın başına dek sanat ve zanaat, Türkçede aynı bağlamda ve birbirinin yerine kullanılan iki kavramdır. Antik dönemde, Yunanlıların ‘techne’, Romalıların ‘ars’ olarak tanımladığı alan; bugün bizim sanat ve zanaat olarak sınıflandırdığımız işlerin tamamını kapsıyordu. Marangozluk ve şiir, ayakkabıcılık ve tıp, heykelcilik ve at terbiyeciliği gibi birbirinden farklı pek çok alan, yapılan işteki hünere işaret edilerek ‘sanat’ olarak tanımlanırdı. Günümüz anlayışında ise sanat eseri temelde özgünlük esasına dayanır; benzeri yoktur, biriciktir. Zanaat eserinin ise pek çok benzeri vardır. Zanaatkar aynı ürünü birçok kez tekrarlar, sanatçı ise her defasında özgün bir eser ortaya koymaya çalışır. En geniş anlamıyla, zanaat, bir işin ustadan çırağa aktarılan değişmez yöntemlerle defalarca kez üretilmiş olmasıyla kazanılan el becerisi ve hünerdir.

Sanata yaklaşan zanaat eserleri olduğu gibi; günümüzde sanat eseri olarak incelenen geçmiş dönemlere ait pek çok eser, üretim koşulları ve süreci göz önünde bulundurulduğunda zanaat kapsamında değerlendirilebilir. Benzerleri binlerce kez yapılmış Antik Yunan seramikleri, Antik Yunan heykellerinin kopyası olan Roma heykelleri; Orta Çağ’da anonim kişiler tarafından üretilmiş dini içerikli elyazmaları, duvar resimleri, vitraylar; birbirini tekrar eden ve eseri üretenin kişisel tercihlerinden bağımsız şekillenen eserlerdir. Genelde bu eserler tek bir kişinin elinden çıkmaz, bir atölye çalışmasının ürünü olurdu. Bizans, Rönesans, Barok gibi sanat tarihine konu olmuş önemli dönem ve akımların resim ve heykelleri büyük oranda sipariş üzerine üretilmişti. Bu dönemleri ayırmaya yarayan çok belirgin üslup ve işçilik özellikleri vardır. Sanatçılar bu özellikleri neredeyse birebir uygulayarak aslında zanaatın tanımına giren bir üretim yapmaktaydılar.

Biz eski uygarlıkların sanat eserlerini değerlendirirken; amaçları sanat olmasa bile teknikteki mükemmellik, kültüre özgülük, arkasında bir fikir barındırması, biçimsel özellikleri; belli bir ekol, gelenek veya atölyenin kendi içinde farklılaşan nadir örnekleri olmaları türünden nitelikleri göz önünde bulundurup onları sanat olarak kabul ediyoruz, ancak bu sanatın aslında bir tür zanaat olduğunu da biliyoruz.

Sanat bir duygunun, bir hayalin, bir tasarı ya da güzelliğin insanda oluşturduğu estetik karşılıktır; ancak sanat, insanın yaşamla ilgili; bir başka deyişle günlük ihtiyaçlarım karşılamaya yaramaz. İşte bunun için maddi ve pratik ihtiyaçlarımızı karşılamayı amaçlayan çıraklık, kalfalık ve ustalık gibi deneyim aşamaları olan işlere zanaat denir.

Zanaatın kendine özgü özellikleri şunlardır;

  • Temel işlevi yararlı olmaktır.
  • Malzemesi taş, toprak, çeşitli metaller, cam, deri, ahşap gibi maddi unsurlardır.
  • El becerisine dayalı olarak gündelik ihtiyaçlara dönük araç gereç üretmeyi hedefler.
  • Eğitimle kuşaktan kuşağa aktarılan özel beceriler, teknikler içerir.
  • El becerisine dayalı olması, seri üretim karşısında günden güne güç kaybetmesine neden olmuştur (Terzilik, hazır giyim ürünlerinin çıkışına dek revaçta bir zanaat türüydü.).
  • Çağın ihtiyaçlarına bağlı olarak alçı dekorasyonu, kaportacılık, restorasyon uzmanlığı gibi yeni zanaat alanları ortaya çıkabilir.
  • Her toplumun, tarihsel serüveni içinde kendi millî bünyesine uygun olarak geliştirdiği zanaat türleri vardır. Türk ulusunun halıcılık, kilimcilik, sedef kakmacılık, yemenicilik gibi bir kısmı Orta Asya’ya dayanan geleneksel el sanatları vardır. El sanatları ifadesi bunların zanaat oluşuna yapılan bir vurgudur.
  •  Zanaatkârlar gündelik ve önemli ihtiyaçlara yanıt veren işlerle uğraştıklarından yaşadıkları toplumlar içinde saygın bir yere sahiptir.

Sanat ve Zanaat Arasındaki Benzerlikler ve Farklar

  • Sanatçı maddi beklentiden uzaktır, zanaatçı maddi beklentisi vardır.
  • Sanat yapıtının benzeri yoktur, biriciktir; zanaat eserinin pek çok benzeri vardır.Zanaatkâr aynı ürünü birçok kez tekrarlar, sanatkâr ise her defasında özgün bir eser ortaya koymaya çalışır.
  • Sanatçı yeteneğiyle doğar, zanaatçı bu becerisini sonradan kazanır.
  • Sanatla zanaatın malzemesi ortak olabilir. Bir heykeltıraşla duvar ustası benzer maddelerle uğraşır.
  • Sanatın amacı estetik de denilen güzellik duygusu uyandırmaktır, zanaatınki gereksinimlere cevap vermek ve faydalı olmaktır.
  • Zanaatkâr yaptığı işe karşılık çoğu zaman önceden belirlenmiş bir ücret alır, sanatkârın ise öncelikli amaçları arasında maddi beklenti bulunmaz.

Sanatla zanaatın çakıştığı yerler olmakla birlikte ki bunlar yaratıcılık ve ustalığın bir arada olduğu durumlardır, genellikle sanat ve zanaat bir birinden rahatlıkla ayrılabilir. Ama nedense insanlar zanaatkâr olmak yerine hep sanatkâr olmayı tercih ederler. Buda ayrım yapma işinde sıkıntılara neden olur.

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre kelimelerin anlamı:

SANAT:

1 . Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık:
“Bir oyunun on beş gün sürmesi bir sanat hadisesi olduğunu gösterirdi.”- T. Buğra.

2 . Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım:
“İtiraf edelim ki dünkü halkımız henüz sanata karşı hazırlıklı olmadığı için çok büyük müşkülata maruz kalıyordu.”- A. H. Çelebi.

3 . Bir şey yapmada gösterilen ustalık:
“Konuşma sanatı.”- .

4 . Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü:
“Askerlik sanatı.”- .

5 . Zanaat.

ZANAAT

1 . İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat:
“Hiçbir vatandaşa benim zanaatı tavsiye etmem.”- N. Hikmet.

2 . El ustalığı isteyen işler.

Sanat tarifindeki 5 numaralı zanaat iki kelimenin çakıştığı yerleri ifade etmek içindir. Tanımlardan da anlaşılacağı gibi iki kelimeyi birçok alanda karıştırmak mümkün değildir. Sanatta yaratıcılık ön planda olmasına karşılık zanaatta ustalık ön plandadır. Ayrıca zanaat maddi gereksinimleri karşılamak için yapılan bir iştir. Örneğin metal işleyerek ve ustalığınızı göstererek çaydanlık, bardakaltı, kaşık, çatal, nal, saat, çerçeve, vb yaparsanız bu zanaattır. Yine metali işleyerek yaratıcılığınızı da katarak bir heykel yaparsanız bu sanattır.

Zanaat Nedir?

Zanaat, maddi ihtiyaçlarını karşılamak için eğitim ve tecrübe gerektiren işlere verilen addır. Ayrıca hüner ve marifet anlamlarına da gelmektedir. Bir işle veya meslekle uğraşan ustalığı ve mahareti olan kimselere ise zanaatkâr denilmektedir.

Osmanlılar zanaat anlamına gelen hirfet sözcüğünü kullanmışlardır. Osmanlı döneminde çeşitli zanaat kollarının toplandığı Ahi teşkilatı bulunmaktaydı. XIX. yüzyılda Osmanlı’ya gelen Fransız mozaikçisi Pretextat Le-comte çinicilik, hât, mâden işleri, dökmecilik ve bakırcılık, camcılık, taş yontuculuğu, nakış, kalemkârlık, halıcılık, kumaş ve kadifecilik, saraçlık, kunduracılık, silâh işçiliği, ahşap işleri, telkari, cevahircilik, mühür yapımcılığı, minekârlık, tesbihcilik, kayık imâli, lokum, helva ve şekerleme yapımı hakkında bilgi vermektedir.

Sanayi devriminden sonra zanaatlar büyük ölçüde sarsılmıştır. Seri imalat ile birlikte bir çok zanaat ortadan kalktıysa bununla birlikte yeni zanaat alanları da doğmuştur. Saraçlık ve nalbantlık tarihe karışırken bunun yerine otomobil tamirciliği kaportacılık ve boyacılık gibi zanaatler ortaya çıkmıştır.

Günümüzde zanaat denilince akla ilk gelen küçük sanatlardır. Şiir, müzik, resim, heykel, hat, tezhip gibi zanaatler ise “güzel sanatlar” olarak adlandırılmaktadır.