Işık elektromanyetik bir dalgadır. Fizikte c ile gösterilir ve bunun sebebi Yunanca “celeritas” kelimesinden geliyor olmasıdır. Aslında Işık, olgu olarak ışımanın, ışık kaynağından çıktıktan sonra bir cisme çarparak gözümüze yansıması sonucu canlıların görmesini sağlayan bir olgu olarak tanımlanmakta. Bizi ilgilendiren kısmı elbette hem fiziksel hem de olgusal tarafı. Bu yüzden hem bilimsel hem de kozmetik olarak ışığı inceleyeceğiz.

“Karanlık diye bir şey yoktur, karanlık ışığın yokluğudur”. A. Einstein

Özellikle bir fotoğrafçı için “ışık” her şeydir. Gerçek anlamda ışık olmadan, görüntü olmaz, görme işlevi gerçekleşmez. Bu yüzden ilk işimiz ışığı ve doğasını anlamak olmalıdır.

Işık olmadan standart türde (Ultraviyole ve kızılötesi aygıtlar ile elde edilen fotoğrafçılık türünde ise her şey inanılmaz farklı görünür.) bir fotografik görüntünün oluşması şimdilik mümkün değildir. İleride akıllı yazılımlar devreye girdiğinde durumu yeniden değerlendirmek gerekebilir.

Teknolojik gelişmelerin her geçen gün gelişmesi sonucu ultraviyole ve kızılötesi kullanılarak bugün radarlarda, radyoteleskoplarda, X-ray kristalografide, nükleer tıp ve Radyolojide kendi algımızın dışında kalan bölgeyi görmekte yardımcı oluyor. Gelinen noktada hiç bir canlının göremediği şeyleri görüp görüntüleyebiliyoruz.

İnsanın görme yeteneği de, görünür ışık fotoğrafçılığı da mor-kırmızı arasındaki elektromanyetik dalga boylarını kullanır. Bu spektrum dışında kalan bizim kimyasal ve dijital yardımcı araçlar kullanmadan göremediğimiz kocaman bir bir evrenin var olduğunu bilmek yine de güzel.

Işık kaynağının büyüklüğü fotoğrafı inanılmaz derecede etkileyen faktörlerden bir diğeridir.

İyi fotoğrafçılar kendilerini sürekli ışık konusunda eğitir, istedikleri etkiyi bu yolla yaratmaya çalışırlar. Küçük bir ışık kaynağından gelen demetler paralel olduğu için gölge ve aydınlık alanlar arasında keskin sınırlar vardır. Gerçekçi fotoğraflar için sert ışık kaynaklarına örnek olarak güneş, flaş, mum ve spot ışıklar verilebilir. Aydınlık bölgelerde canlı renkler, gölgede ise karanlık ve siyah renk hakimiyeti küçük ve sert ışık kaynaklarının özelliğidir. Aydınlık ve karanlık arasındaki keskin ayırım güçlü kompozisyonlar yaratmaya yardımcı olabilir. Yüksek kontrast, detay ve doku için bu tür ışık kaynakları kullanılmalıdır.

Işık kaynağı büyüdükçe karanlık ve aydınlık alanlar arasındaki geçiş belirsizleşir. Gölgeler kaybolmaya yüz tutar, canlı renkler yerine pastel renkler hakim olur. Barışçı portreler için aranan bu tür ışığa doğal ortamda bulutlu havalar ve açık gölgede rastlamak mümkün.

Işığın etki ve özellikleri

İyi bir fotoğraf, ışığı iyi kullanmakla elde edilir. Işığı anlamak ve tanımlayabilmek için onun etki ve özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Işığın şiddet, parlaklık, kontrast, sıcaklık gibi özellikleri söz konusudur. Şimdi bunlara kısaca göz atalım.

Parlaklık

Güçlü bir aydınlanma sağlayan, yumuşak olmayan yoğun ışığa şiddetli ya da güçlü ışık denir. Açık alanlarda doğrudan vuran veya yansıyan yoğun güneş ışığını sert ve güçlü olarak tanımlayabiliriz.

Işığın gücü ve yoğunluğu, parlaklık değeri ile ölçülür. Fotoğraf çekiminde aşırı parlaklık (ışık patlamaları) detayları görünmez kılacağı ve de izleyicinin dikkatini dağıtacağı için istenen bir durum değildir. Öte yandan, tam tersi olarak parlaklığın yeterli olmadığı durumlarda görüntü donuk ve cansız bir hal alır.

Kontrast

Işığın yoğunluğuna göre fotoğrafta parlak ve koyu kısımlar arasında oluşan zıtlık, kontrast olarak ifade edilir. Kontrast, diğer bir deyişle görüntüdeki açık ve koyu tonlar arasındaki geçişte ara gri tonların varlığı ya da yokluğunu ifade eder.

Kontrastın yüksek olması geçişlerin keskin ve ani olması demektir. Işığın güçlü olduğu ortamlarda kontrast fazladır. Örneğin güneşli bir günde öğlen saatlerinde açık havada çekilen fotoğraflarda ışıklı alanlarla, koyu gölgeler arasında yüksek kontrast oluşur.

Kontrastın yüksek olması görüntüdeki hatları belirginleştirir, renkleri daha doygun gösterir.

Sıcaklık

Işığın sıcaklığı ile kastedilen, sarı, turuncu ve kırmızı tonların baskınlığıdır. Buna karşılık mavinin tonları soğuk renkler olarak tanımlanır.

Işığın sıcaklığı mevsimlere, günün saatlerine ve hava durumuna göre değişiklik gösterir.

Fotoğrafta hakim olan ışığın renk sıcaklığı görüntünün ruh halini büyük ölçüde etkiler. Sıcak ışık hareket ve enerji hissi ile yakınlık duyguları uyandırır. Soğuk renkler ise donukluk, durağanlık ve uzaklık duyguları uyandırır.

Işığın Yönü:

Fotoğraflarınızın iyi olarak nitelendirilmesi için fotoğraf ışık türlerini ve nerelerde, hangi koşullarda kullanıldığını bilmeniz gerekir. Fotoğrafta ışık türleri başlıca cephe ışığı, yanal ışık, ters ışık, tepe ışığı ve alttan gelen ışık olmak üzere 5’e ayrılır. Her bir ışık türünün kullanım alanı ve şekli farklıdır.

Cephe Işığı :

Işık kaynağı az veya çok kameranın arkasındadır. Kontrast, başka aydınlatma şekillerine oranla daha düşüktür. Renkli fotoğraf için temel bir avantaj sayılabilir. Cephe ışığı aynı zamanda en düz ve en yassı etkiyi verir. Gölgeler tamamen veya kısmen objenin arkasındadır ve objektif tarafından görülmezler. Doğru renkler almak için cephe ışığı tavsiye edilse bile bu ışıkta hacim ve derinlik etkisinin en az seviyede olduğu bilinmelidir. Yüzde yüz cephe ışığı  çok enderdir. Çünkü ister fotoğrafçının arkasındaki güneş, ister makinenin üzerine takılı flaş olsun, optik eksenden biraz kaçık olunca objenin bir yanında ince gölgeler belirmeye başlar. Gerçek cephe ışığı  için en iyi kaynak ring–flaşlardır. Çünkü objektifi kuşatan bu halka biçimindeki lamba gerçekten gölgesiz görüntü verir.

Yanal Işık:

Işık kaynağı konunun yan tarafındadır. Üç boyutluluk yan ve önden aydınlatma izleniminin ve renk veriminin iyi olması için sıkça başvurulan bir aydınlatma şeklidir. Yan ışık, kullanılması kolay bir şekildir ve daima iyi sonuç verir.

Ters Işık:

Işık kaynağı az veya çok konunun arkasındadır ve onu arkadan aydınlatır, gölgeler kameraya doğru uzar. Diğer aydınlatma şekillerine göre konu kontrastı daha yüksektir. Bu özelliği ters ışığı renkli fotoğraf için çok uygun olmadığını gösterir. Diğer taraftan bütün diğer aydınlatma şekillerine göre daha inandırıcı bir mekan ve derinlik hissi verir.

Tepe ışığı:

Güneşin en tepede olduğu zaman geldiği ışık türüdür. Tüm aydınlatma şekilleri arasında en fotojeniği olarak kabul edilir ve ışık kaynağı konunun üzerine yoğunlaşır. Tepe ışığı ile çekim yapıldığında gölgelerin çok küçük olduğu ve derinlik ifadesi vermediği gözlemlenir. Yanlış tepe ışığı kullanıldığında objenin bazı kısımlarında parlamalar meydana gelir ve keskin gölgeler rahatsız eder.

Alttan Gelen Işık:

Az çok konuların alttan aydınlatıldığı şekildir. Doğada mevcut olmayan bir aydınlatma biçimidir. Bu tip aydınlatma doğal olmayan teatral etkiler yapar.

Işık kaynaklarını rengine göre tanımlarken onları tek renk ve polikromatik (yani çok renkli) olarak tanımladıktan sonra polikromatik olanları kesintisiz ve kesintili spektrumdan oluşanlar olarak ayırabiliriz.

Siyah bir cismin ısıtılması ile elde edilen ışık kesintisiz olmasına rağmen spektral ağırlığı sıcaklık ile birlikte değişmektedir. Sıcaklığın artması ile birlikte önce kırmızı ışık yaymaya başlayan cisim daha sonra turuncu sarı, beyaz, mavi, mor renkleri yaymaya başlar.

Bu yolla ışık yayan kaynakların sıcaklıkları Kelvin olarak ölçüldüğünde: Mum ışığı 1900 K, 100W’lık ampul 2800K, Halojen lambalar 3300K, Karbon ark’ı 5000K, ortalama öğlen güneş ışığı 5500K, elektromanyetik flaşlar 6000K ve açık gölgeler 12000-27000K sıcaklıktaki cisimlerin sıcaklığı ile eşdeğer renkte olduğu hesaplanmıştır.

Amatör piyasadaki filmlerin çoğu bu nedenle 5500K’de en iyi sonucu verecek şekilde üretilmektedir. Aynı nedenle güneş ışığından başka ışık kaynaklarından yararlanırken olası renk kaymalarını önlemek için bazı düzenlemeler yada hesaplamalar gereklidir. Bu işlemi yapmak için bir fotoğraf işleme programından yararlanmanız mümkün olabileceği gibi çekim sırasında da objektifinizin önüne takılacak çeşitli filtrelerden de yararlanabilirsiniz. Eğer filtre kullanmayı düşünüyorsanız atmosferinize uygun ışık düzeltmesini saylayacak bir hesaplamayı da çekim öncesi yapmanız gerekir.

Kelvin sistemi kullanılırken hesaplar zor olduğundan Micro-Reciprocal Degree’nin kısaltması olan MIRED derecesi kullanılmaktadır. (MIRED = 1000000/Kelvin) Örnek olarak ev içerisinde Tungsten Işığı kullanılarak yapılacak bir çekimde sonuçların Turuncu çıkmasını önlemek için kullanmamız gereken düzeltme miktarı şöyle hesaplanmaktadır.

Film MIRED değeri – Mevcut Işık MIRED değeri = (1000000/5500) – (1000000/2800) = 182 – 357 = -175 MIRED. Bu durumda toplam -175 MIRED düzeltme yapmamız gerekecektir. Bunun için -130 MIRED düzeltme yapan 80B numaralı Mavi filtreyi, -45 MIRED düzeltme yapan Açık Mavi 82C filtresi ile birlikte kullanmamız gerekecek.

Açık mavi ve açık turuncu renkte olan filtreler renk düzeltme dışında fotoğrafa sıcak veya soğuk bir hava vermek için sık sık kullanılmaktadır.

Işık kaynağında dikkat edilecek başka bir özellik içerdiği Ultraviyole miktarıdır.

Ultraviolet Fotograf Violet mor renge yakın bir renk ve ultra bu renk ve üstü olarak Türkçe’ye çevrilirse ultraviolet için mor ötesi denilebilir. Mor ötesi ışık dalga boyunun, insan gözü tarafından görülemeyecek bölümündedir. Fotograf çekerken kullandığımız film uv ışığı da saptar. Bu uv ışık fotografın renklerini ve kontrastlığını bozabilir. Bu nedenle UV ışınları absorbe eden filtreler kullanarak bu istenmeyen ışığı engellemeye çalışırız.

UV Fotograf Teorisi

Film yüzeyine saptanan ve görüntüyü oluşturan ışık içinde geniş bir UV bandı bulunur. Özellikle UV – A/B bandı renkli UV fotografların oluşmasını sağlayan ışık dalgası boyundadır.

Film üreticileri tarafından gerek deneysel, gerekse başka alanlarda kullanılması için UV filtreler üretmişlerdir. Sadece cisimlerden yansıyan UV ışığı saptayan bu filtreler aynı zamanda cismin görüntüsünü de oluşturmaktadır. Bu görüntü bizim gözümüzün algıladığı normal ışık ve renkler olmadığından cisim farklı renklerde görünecektir.

Herkes UV fotografların mavi çıkacağını sanır ancak her renk maviye dönüşmez. Oysa UV renk paletindeki bir çok renk reflekte edilerek ve kendi aralarında dengeyi sağlayarak fotografı oluştururlar. Temel renkler mor ötesi dalga boyunda UV filtre ile genelde sarı ve yeşile dönüşürler.

Fotoğraf Emülsiyonlarındaki mavi katman UV’ye en duyarlı katmandır. Gözle görülememesine rağmen UV ışınları fotoğrafın Mavi çıkmasına sebep olurlar. Bu maviliği önlemek için renksiz olan bir UV filtresi veya UV ışınlarını süzme yeteneğine sahip SkyLight adında açık pembe filtresini kullanmak hem objektifinizi temiz tutacak hem görünmeyen ışınlar tarafından fotoğrafta meydana gelecek olan renk kaymalarını önleyecektir. Açık havalardaki aşırı UV bazen pozometreyi etkileyerek sonuçların koyu çıkmasına sebep olur. Bu durumlarda pozometrenin önerdiği değerden bir stop daha fazla pozlamak sonucu çözecektir.

Fotoğraf çekerken sadece konu üzerine durmanın yanında . Işığın rengi, şiddeti ve yönü üzerinde düşünelim.