Araç teknolojilerinde sürücüsüz araç modeline geçişin, geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde oldukça hızlandığını görüyoruz. Bu yazımızda sürücüsüz araç teknolojisinin geçmişi, kullanılabilirliği, teknik özellikleri ve geleceği hakkında yüzeysel bilgileri elimden geldiğince bir araya getirerek sizlerle paylaşmak istedim.

 kendiliğinden giden araç konsepti yeni bir fikir değil! Bu otomatik araçların tarihi 1920’lere kadar uzanıyor.

İşte otonom araçların tarihine kısa bir bakış:

Sürücüsüz araç fikri ilk kez 1920’lerde düşünülmüş olmasına rağmen, 1939’a kadar çoğu insanın bundan haberi bile olmadı. General Motors, 1939 yılında New York Dünya Fuarı’nda “Futurama” sergisini gerçekleştirerek, sürücüsüz araba tasarımı fikrini ilk kez halka göstermiş oldu. Ardından 1958’de şirket kendisini yönlendirebilecek bir Chevrolet üretmeyi başardı. Bu araç tam anlamıyla pratik bir kullanım sunamamasına rağmen, aslında sürücüsüz otomobil tasarlamanın ilk adımı olarak tarihteki yerini aldı.

Neredeyse 20 yıl sonra daha büyük bir atılım oldu. Japon bilim adamları, 1977’de geliştirmelerine bilgisayara bilgi aktarımı yapan iki kamera kullanarak devam ettiler. Bu bilgi aktarımı ile otonom araçlar için büyük bir gelişme sağlanmış oldu. 1995’te ise 180 km/s hıza sahip olan azami hıza sahip sürücüsüz bir otomobil geliştirmeyi başardılar.

2000’li yıllara geldiğimizde ise otonom araçlar arasında yarış başladı. İlk olarak 2004 yılında DARPA, 1 milyon dolar ödüllü bir yarış başlattı. 10 saatte 142 millik rotayı gidebilecek olan bir otonom araç arıyordu. Yarışa 15 araç katıldı, ancak en iyi araç sadece 7 mil yol alabildi.

Bir sonraki yıl ise buna benzer bir yarışma yapıldı. Bu kez geçilmesi gereken 100 tünel, 100’den fazla dönüş ve sarp kayalıklar ile 132 millik bir rota söz konusuydu. Ödül ise 2 milyon dolara çıkarıldı. Stanford Üniversitesi’nde bir ekip tarafından geliştirilen sürücüsüz bir Volkswagen, 7 saatin altında bu zorlu parkuru tamamlamayı başardı.

Gelişen teknoloji ile birlikte sürücüsüz araçların yetenekleri de yolda kalma süreleri de artış gösterdi.

Günümüz ve Gelecek

Teknoloji dünyası, son yıllarda IoT teknolojisi ve otonom araçların sıklıkla konuşulduğu bir dönemden geçiyor. Internet of Things kavramının en çok beklenen alanlarından biri olan otomobiller için IoT’nin önemi çok yüksek seviyede. Buna ek olarak 5G teknolojisinden de bahsetmek gerekiyor. Peki bu üç teknolojinin birbiriyle bağı ne?

Otonom araçlar, yani sürücüsüz araçlar, adından da anlaşılacağı üzere, seyir sırasında sürücü ihtiyacını ortadan kaldıran bir teknolojinin ürünleri olarak tanımlanabilir. Bu tip otomobiller sahip oldukları donanım ve yazılımlarla, otomatik olarak hareket edebilecekler. Yarı otonom ve tam otonom olmak üzere iki farklı türde geliştirilen araçlarda yüzlerce sensör olduğunu belirtmek lazım.

Bu sensörler aracın hem kendisi için hem de etraftaki diğer araçlar ve insanlar için çok daha güvenli bir sürüş deneyime sahip olmasını sağlıyor. Sensörlerin amacını yerine getirebilmesi için ise IoT teknoloji son derece önemli.

Internet of Things, yani Nesnelerin İnterneti teknolojisi sayesinde, hem otonom araçlar hem de araçların etrafında tüm nesneler birbirleriyle haberleşebilecek. Bu sayede de hem araçlar hem de diğer nesneler uyumlu olarak yerini alabilecek. IoT teknolojisinin olmadığı bir otonom araç deneyimini düşünmek neredeyse imkansız. Aracın hareket esnasında yapması gereken tüm hamleler birbirleriyle haberleşen sensörler sayesinde gerçekleşir.

Trafik ışıklarını tanımlayan sensörler, park sensörleri, uzun ve kısa mesafeli takip imkanı sunan sensörler ve daha nicesi etrafı ile sürekli olarak haberleşerek tüm hamleleri yerine getirir. Bu haberleşmenin anlık ve gecikmesiz olarak gerçekleşmesi ise hayati derece önem taşıyor. İşte bu noktada, hali hazırda kullandığımız 4.5G teknolojisi yetersiz olduğu için çözümü 5G’de aramak son derece mantıklı. Otonom araçlar ve IoT için 5G’nin önemi de bu noktada karşımıza çıkıyor.

Otonom araçlar için olmazsa olmaz teknolojilerden biri olan 5G teknolojisi, ultra hızlı veri aktarımı ve 1 ms altında gecikme süreleri ile son derece kritik. Intel, otonom araçların inanılması güç bir data harcayacağını ön görüyor.

Ortaya çıkan rakamlar ise gerçekten inanılması zor seviyelerde. Otonom araçların, hayatımıza tamamen girdiğinde, bir gün içinde araç başına 4000 GB veri tüketmesi bekleniyor! Her bir araç 4 TB civarında veri alışverişi yapacak. Bu trafiğin sağlanması ise 5G ile mümkün olacak.

Araçlardaki kameralar ise saniyede 20 MB – 40 MB arası veri alışverişi yaparak etrafında olan her şeyden haberdar olacak. Bu verilerin bulut ortamında saklanacağı ve işleneceğini de düşünecek olursak, 5G’nin otonom araçlar için ne kadar önemli olduğunu anlamak son derece kolay.

Sonuç olarak, yakın gelecekte sürücüsüz araçların yollarda olması bekleniyor. Bu araçların güvenli ve sorunsuz bir deneyim yaşatabilmesi için de IoT ve 5G teknolojilerinin ne kadar önemli olduğunu farketmek gerekiyor. Halihazırda olan teknolojiler bu veri tüketim canavarı araçların ihtiyaçlarını karşılamaktan biraz uzaklar. Yaşanacak en ufak gecikmenin bile çok ciddi sorunlara sebep olacağını ve bu yüzden 5G’nin aksi iddia edilemez bir zorunluluk olduğunu rahatlıkla söylebiliriz. Araçların dış dünya ile haberleşmesi de IoT ile mümkün olacak.

İngilizcesi Society of Automotive Engineers olan Otomotiv Mühendisleri Cemiyeti, 2014 yılında otonom sürüş için 5 farklı seviye kriteri getirdi. Direksiyon ile sürüşe “Seviye 0” dedikleri için bazıları 6 farklı seviye olduğunu iddia etse de gerçekte otonom sürüş olarak nitelendirilen teknoloji 5 farklı seviyeye sahiptir. Birinci ve ikinci seviye otonom sürüşte sorumluluk insandayken; üçüncü, dördüncü ve beşinci seviye otonom sürüşte sorumluluk sistemdedir.

1. Seviye Otonom Sürüş: Asistanlar

Birçok markanın sunduğu teknolojileri kapsıyor. Genellikle sistemi senin devreye sokman gerekiyor. Örneğin; şerit takip asistanı diye anlattığımız yardımcı teknoloji tam anlamıyla 1. seviye otonom sürüştür.

2. Seviye Otonom Sürüş: Kısmi

Türkiye’de otonom sürüşün tanınmasına vesile olan seviyedir. Otomobil sizin kontrolünüz altındadır ama girdiğiniz komutları uygulayarak kısa süre hareket edebiliyor.

3. Seviye Otonom Sürüş: Koşullu

Araç sensörler ve kameralar vasıtasıyla yolu takip eder ve sürüşü gerçekleştirir ama sürücünün direksiyon başında müdahale etmeye hazır olması gerekiyor.

4. Seviye Otonom Sürüş: Yüksek

Araç kendi başına hareket edebilecek donanıma sahiptir ama insana ihtiyaç duyabilir. Bu nedenle araçta olman gerekecektir ama araç tepki vermesen dahi hareket etmeye devam edebiliyor.

5. Seviye Otonom Sürüş: Tam

Sürücüsüz olarak hareket edebilen tam otonom teknolojisidir. Otomobil ne bir insana ne de direksiyona ihtiyaç duyuyor. Henüz test aşamasında bir teknolojidir ama yakın gelecekte karşımıza çıkacağı yönünde çok sayıda açıklama yapıldı.

Otonom araçlar için test çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Ancak seviye beş olarak nitelendirilen tam otonom araçları yollarda görebilmemiz için bir süre daha beklememiz gerekiyor. Bu teknolojii sorunsuz kullanıp kabullenebilmemiz için halen aşılması gereken bazı engeller bulunuyor.

Şu an için Otonom araçların yaygınlaşmasındaki en büyük 5 engeli ise şu şekilde sıralayabilirim.

1)Sensörler: Otonom araçlar yayalar, diğer araçlar ve yol işaretleri gibi etkenleri algılayabilmek ve çevresini ‘görebilmek’ için geniş bir sensör seti kullanıyor. Kameralardan LIDAR ve radarlara kadar bu sistemler, araçların güvenli bir şekilde yol almasını sağlıyor. Kullanılan sensör setinin dünyanın herhangi bir yerinde tüm yol, trafik ve hava koşullarında doğru bir şekilde çalışması gerekiyor. Bu konuda halen geliştirme çalışmalarının yapılması gerektiğini düşünüyorum.

2)Makine öğrenimi: Otonom araçlar, sensörlerden gelen verileri işlemek ve sonraki eylemleri hakkında karar verebilmek olmak için yapay zeka ve makine öğrenimini kullanıyor. Bu algoritmalar, sensörler tarafından algılanan nesneleri belirlemeye, bu nesneleri ise sistemin eğitimine göre yaya, sokak lambası vb. olarak sınıflandırmaya yardımcı oluyor. Araç bu bilgiyi, algılanan nesneden kaçınmak, fren yapması veya şerit değiştirmesi gibi bir işlem yapılıp yapılmaması gerektiğine karar vermede yardımcı oluyor.

Gelecekte otonom araç teknolojisi, bu algılama ve sınıflandırmayı bir insandan çok daha iyi bir şekilde yapabilecek. Ancak şu anda araçlarda kullanılan makine öğrenimi algoritmaları için geniş çapta kabul gören bir algoritma bulunmuyor. Daha yolun başındayız diye düşünüyorum.

3)Daha fazla deneyim: Otonom bir araç, yolda olduğu her anda öğrenmeye devam edecek. Yeni yollara girdiğinde, eğitiminde görmediği nesnelerle karşılaşacak ve yazılım güncellemeleri ile bu nesneleri tanımaya başlayacak. Bunun için otonom araçlar tam anlamıyla yola çıkmadan önce, test çalışmalarının çok kapsamlı bir şekilde yürütülmesi gerekiyor.

4)Yasal düzenleme: Tüm otonom bir sistem için yeterli standartlar ve düzenlemeler şu an hiçbir endüstride mevcut değil. Kullanımda olan standartlar, acil bir durumda devreye girecek bir insan sürücünün varlığını zorunlu kılıyor. Kendi kendine giden otomobiller için otomatik şerit takip sistemleri gibi belirli işlevler için ortaya çıkan düzenlemeler var. Ancak uluslararası bir standardın olmaması ve zaman içinde geliştirilmesi zorunluluğu da şu an için bu araçların yollarda olmamasındaki en büyük engeller arasında yer alıyor.

5)Sosyal kabul edilebilirlik: Tesla ve diğer üreticilerin otonom araçları, şimdiye dek birçok kazaya karıştı. Sosyal kabul edilebilirlik sadece sürücüsüz bir araba satın almak isteyenler için değil, aynı zamanda yolu onlarla paylaşan diğer kişiler için de bir sorundur. Halkın, sürücüsüz araçların getirilmesi ve benimsenmesine ilişkin kararlara dahil olması gerekiyor.

Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?