D Grubu. 1933 yılında, beş ressam (Zeki Faik İzerNurullah BerkElif NaciCemal TolluAbidin Dino) ve bir heykeltıraş (Zühtü Müridoğlu) tarafından kurulan sanatçı birliğidir.

Topluluk kendilerinden önce Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, Sanayi Nefise Birliği, Müstakil Ressam ve Heykeltıraşlar Birliği gibi gruplardan sonra sanat camiasında öne çıktığı için dördüncü sanat hareketi olduklarını belirtmek istemişlerdir. Bunu vurgulamak için Nurullah Berk’in teklif ettiği, alfabenin dördüncü harfi olan “ç” yi atlayarak “d” harfini kendilerine isim olarak aldılar.

Leger, Ernest Laurent, Andre Lhoute gibi zamanın büyük resim üstatlarının yanında yetişen D grubunun sanatçılarının, sanatsal yönden temel çıkış noktaları; 

  • Empresyonist eğilimleri reddetmek
  • Kompozisyonu konstrüktivist, kübist  akımlardan esinlenerek sağlam bir desen temeli oluşturmak
  • Belirtilen doğrultuda sanatı yaygınlaştırmak ve halka öncülük etmekti.

D Grubu, devletin 1930’larda güçlenen halkçılık ve ulusçuluk programı doğrultusunda kültür ve sanat olaylarına ‘ulusal’ ve ‘yeni’ bir yön verilmek istendiği süreçte yer alır.

D Grubu, ilk toplantılarını İstanbul Cihangir’de Zeki Faik İzer’in evinde yaparlar. Kendini kamuoyuna ilk kez 8 Ekim 1933’te Beyoğlu Narmanlı Handa bir dükkanda (Mimoza şapka mağazası) açtıkları sergiyle duyururlar.

D Grubu ressamları, Paris başta olmak üzere büyük sanat merkezlerindeki atölyelerde kübist anlayışla eğitim görmüş sanatçılardan oluşmaktaydı. yurda döndüklerinde de bu anlayışı D Grubu topluluğu bünyesinde örgütlü bir şekilde hayata geçirmişlerdir.

Bu ressamlar, savaş sonrası ülkemizin sanat alanında onlarca senelik bir gecikme içinde olduğunu belirterek bunu telafi etmek için örgütlü ve etkin bir harekete ihtiyaç duyulduğunu belirtir ve sanatı halka sevdirmek ve halkta sanata dair alaka oluşturma amacı doğrultusunda açtıkları sergilerle ilk defa sergilerin ücretsiz gezilip görülmesi geleneğini de başlattılar.

Bugüne kadar ülkemizde sınırlı ve yüksek tabakaya hitap eden empresyonist (izlenimci) anlayışa karşı çıkarlar. Bunun yerine kendilerini daha çok Kübist ve konstrüktüvist (yapılandırmacı) olarak tanımlarlar. Eserlerinde eşyanın geometrik yapısına her şeyden daha fazla önem vermekteydiler.

Grubun aynı zamanda sözcüsü olan Ressam Fikret Adil, topluluk içerisindeki birçok sanatçının farklı eğilimde olmasına rağmen gerçek anlamda sanattaki güncel gelişmeleri Türk sanatına aktarma amacının grubu bir arada tutan en büyük faktör olduğunu belirtir.

Altı sanatçıyla başlayan topluluk zaman içinde gruba yeni sanatçıların katılmasıyla dördüncü sergi, Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve Turgut Zaim ile birlikte sekiz kişi olarak açılır. Yedinci sergiye Halil Dikmen, Eşref Üren, Eren Eyüboğlu, Arif Kaptan Ve Salih Urallı’nın katılmasıyla grup on iki kişiye, dokuzuncu sergide Hakkı Anlı, Sabri Berkel ve Fahrünnisa Zeid, heykeltıraş Nusret Suman da katılarak sayı gittikçe artar ve on altı sanatçıya kadar çıkar. Onuncu sergide birkaç sanatçı eksilerek grup sayısı onun altına düşmeden on beşinci sergide Zeki Kocamemi’nin katılımıyla son sergisini düzenler ve bundan sonra grup dağılır. Grup yaptığı çalışmalar ve sergileri ile Türk resim sanatına özgün bir karakter kazandırmış, genç sanatçılara rehberlik etmişlerdir.

Topluluğun Dağılma Süreci

D Grubu sanatçıları, Türk sanat hayatında önemli başarı ve canlılık yaratmışlardır. Temel hedefleri olan sanata ilgiyi ve sanatta canlılığı arttırma adına başarılı olmuşlardır.

Topluluk ilk ortaya çıktığında belli bir akımı ve ya estetik anlayışı sevdirmek gibi bir amaca sahip değillerdi, sadece o sıralar Türk resim sanatında kendini hissettiren durgunluğu ve ilgisizliği ortadan kaldırmayı amaçlamış olsalar da uzun sayılacak bir sürecin sonunda topluluk içerisinde farklı sanatsal eğilimleri barındıran sanatçıların varlığı ve sanat alanında değişik hareketlerin boy göstermesi topluluğun bir zaman sonra dağılmasını kaçınılmaz kılmıştır. Topluluk dağıldıktan sonra gruba üye sanatçılar farklı anlayışlara uygun estetik anlayışlarıyla sanat hayatlarına devam etmişlerdir.

Kaynakça:

  1.  kaynak
  2. kaynak