Fotoğraf makinesinin ortaya çıkışı sanat tarihinde bir kırılma noktası olarak değerlendirilebilir. Dönemin sanatçıları yeni arayışlara yönelerek; anı yakalama, ışık ve yansımalarını görüntüleme gibi isteklerini dışa vurmuşlardır. Dolayısıyla doğayı birebir taklit etme ve geleneksel akademik resim anlayışının temel kuralları sorgulanmış ve bu kurallara bir başkaldırı niteliğinde olan yeni görüşler, yeni düşünceler ve fikirler ortaya çıkmıştır.

Sanat ve teknoloji modern dönemin sonu, postmodern döneme geçişin başlangıcı kabul edilen ve ilk Londra’da ortaya çıkan Pop Sanat, fotografik imgenin etkileşimiyle doğmuştur. 1900’lü yıllar kentleşmenin hızla yaygınlaştığı, endüstri, pazarlama ve makineleşmenin gelişim gösterdiği bir süreçtir. Dolayısıyla yeniliği ve özgünlüğü arayan bir sanatçı, çağına ayak uydurmak açısından içinde bulunduğu toplumun ideolojilerini, kültürel alt yapısını ve güncel yaşamın getirdiği etkileri yapıtına yansıtmaktadır. Dönemin diğer sanatçıları da makineleşmenin yol açtığı etkiyle değişen tüketim kültürünü çalışmalarında konu edinmişler ve eserlerini bu doğrultuda ortaya koymuşlardır. Teknolojiyle birleşen sanat için gelişmek hiç de zor olmamıştır.

Birçok sanat akımına tanık olan sanat tarihinde, günümüz teknoloji çağında bilgi toplumunun gelişim özellikleri ve teknolojisine uygun olarak dijital sanat ile yeni bir döneme girilmiştir

Günümüzde teknoloji sanatla içiçe girmiş durumda. Bilgisayar yazılım ve donanımları kullanılarak dijital ortamda sanat eseri üretimi yani dijital sanat teknolojiyle içiçe olan bir anlatım biçimidir.

Geleneksel sanatla bilgisayar teknolojisi, dijital sanata dönüşerek yeni bir biçim türetmiştir.Sanatçının sağladığı teknolojik imkanlar giderek geleneksel sanatın sınırlarını zorlamıştır.

1950 ve 60’lardan itibaren optik, fizik ve elektronik alanındaki gelişmelerle etkileşimini artıran sanat, sanatçıya yeni multimedya araçları sağlayarak yazılım temelli sanatın önünü açmıştır.

Modernizmin büyük dönüştürücü gücünün ve 2. Dünya Savaşı’nın ardından, 1950 ve 60’lı yıllarda ortaya çıkan Yeni Gerçekçilik, Kavramsal Sanat, Minimalizm, Performans Sanatları ve Fluxus gibi akımlar, anlam ve nesne ilişkilerini mekan bağlamında da sorgulamaya devam ettiler.

1968 yılında, Londra Çağdaş Sanatlar Enstitüsü Avrupa’nın ilk bilgisayar sanatı sergisini açtı.

1980’li yıllardan beri örnekleri ortaya çıkmaya başlayan ve hızlı bir gelişim gösteren, dijital teknolojiler sanatsal üretimin vazgeçilmez aracı ve ortamlarından biri olmuştur.

Ressamlığı bırakan İngiliz Harold Cohen kullandığı sanatsal kuralları bilgisayara öğretmeye çalıştı. Kendi programladığı yapay zeka ile 1983 yılında Londra Tate Galeride bir sergi açtı.

1986 yılından sonra bilgisayarda Paint(Resim) programları, üretilerek programlama dili bilmeyen sanatçıların kullanımına uygun hale getirildi. 1987 yılında ise resim programlarında devrim niteliğini taşıyan Photoshop programı Thomas Knoll tarafından geliştirilmeye başlandı.

1990’lı yıllardan sonra internet ve görüntü işleme programları yaygınlaşarak dijital sanata çok sayıda kişi katkı sağlamaya başladı.

Sadece fotoğraf ve resim alanında değil aynı zamanda heykel sanatına, dijtal enstelasyondan performansa, 3d, video, müzik ve ses sanatına, dijital animasyona kadar pek çok konuda dijital sanat genişlemiştir.

Dijital sanat yeni gelişen bir sanatsal anlatım biçimi olarak görülmesine karşın aslında temeli geleneksel sanattan oluşuyor. Dijital sanat, dijital teknolojiler sayesinde simülasyon, yapay yaşam, manipülasyon, etkileşim gibi farklı anlatımsal içeriklerle kendini zenginleştirerek farklılaştırıyor.

21. yüzyılın sanat akımlarını etkileyen, günümüz teknoloji çağının sanatı olarak değerlendirilen dijital sanat, geleneksel sanat kalıplarından yola çıkarak, aidiyeti olmayan farklı ve hayali kimlikler oluşturan, bilgisayar oyunlarını kendi yönlendiren, sanal topluluklar kuran, varolan kalıpları yıkmaya veya yeniden üretmeye çalışan, işlemselliğin estetiğini oluşturan ve bu amaçla bilgisayar yazılım ve donanımlarını kullanan bir sanat türü olarak değerlendirilmekte.

Dijital sanat üretim şekline göre ikiye ayrılır; teknolojinin ortam olarak ya da araç olarak kullanıldığı eserler.

Dijital teknolojilerin ortam olarak kullanılmasına örnekler: Yerleştirme (enstalasyon),film, video ve animasyon

Dijital teknolojilerin araç olarak kullanılmasına örnek; fotoğraf manipülasyonu, Photoshop ile rötuşlamak, video montaj, postprodüksiyon, video efekt yapmak, ses manipülasyonu, dijital baskıyla yapılan üretimler gösterilebilir. Buna yeni medya sanatı da deniyor.

Yapılan bir araştırmaya göre dijital sanat ve biçimlerinin dünyada temsilcileri çok fazla olmasına rağmen, Türkiye’de dijital sanat gelişmekte olan bir anlatım biçimi olarak görülerek, teknolojik gelişmelere yakın genç kuşak sanatçılar tarafından temsil edildiği düşünülmekte.

Dijital sanat Türkiye’de gelişme göstermeye başladı. Dijital teknolojiler artık sanat dünyasında orijinalliği ya da yenilik özelliğini geride bıraktı.

Dijital araçlar sanat yapma sürecinin bütünleyici bir parçası haline geldi. Bunun bir parçası olarak Dijital Sanat Müzelerinin birbiri ardına açıldığını da göz ardı etmeyelim. (Örnek İlk dijital sanat Müzesi : https://borderless.teamlab.art/)

Gelecek yavaş yavaş dijitalleşiyor mu ne dersiniz?